Herkese Selamlar!
Bu aralar işlerim çok yoğun olduğu için hiçbir şey yazamaz oldum. Bu akşam da Konuşan Kitaplar Ekibimizin yeni turu olan "Aşka İkinci Şans" daha önce okuyup yorumlamış olduğum; Marriage Trap'in ön okuması bende.
Serimizin daha önceki kitabı İlk Öpücüğün Büyüsü hakkındaki yorumumu da buradan inceleyebilirsiniz. Ben ilk kitabı daha çok sevmiştim ama Aşka İkinci Şans da en az ilki kadar güzel. Umarım sizler de turumuzla bu güzel kitap hakkında yeterli bilgiye sahip olur ve okumak için bekletmezsiniz. :))
Orijinal Adı: The Marriage Trap
Edisyonu: Aşka İkinci Şans
Bağlı Olduğu Seri: The Marriage to a Billionaire# 2
Yazar: Jennifer Probst
Kitap Dili:Türkçe
Goodreads Puanı: 3,92
Aşk sıra tanımaz.
Michael, aşkı kendinden önce bulan ve evlenmeye karar veren kız kardeşinin önünü açmalıdır. Kardeşlerin en büyüğü olduğu için önce onun evlenmesi konusunda ısrar eden annesine bir oyun oynamaya karar verir. Sahte bir geline ihtiyacı vardır. Hem de hemen!
İşler istediği kadar hızlı ilerlemeyince, eski sevgilisi Maggieden yardım istemek zorunda kalır. Maggienin ise bir şartı vardır. Hem de ne şart
En iyi romantik komedi yazarlarından biri.
Maggie Ryan, margarita kadehini dudaklarına götürüp büyük bir yudum aldı.Ekşilik tuzla buluşup diline yayıldı ve kanına karıştı. Ancak ne yazık ki bu yeterinece hızlı olmadı.Hâlâ hareketlerini sorgulamasına yetecek kadar mantıklı düşünebiliyordu.
Eflatun kumaş kaplı kitap ona göz kırpıyordu. Kitabı tekrar eline aldı, sayfalarını karıştırdı ve modern tasarımlı cam masanın üzerine geri fırlattı. Saçmalık. Aşk Büyüleri'ymiş, Tanrı Aşkına! Bu kadar alçalmayı kabul etmiyordu. Yine de en yakın arkadaşı Alexa kendi büyüsünü yaptığında, arkadaşını ruh eşini bulması için desteklemiş ve yüreklendirmişti elbette.
Ama bu tamamen farklıydı.
Maggie fıısıltıyla lanet okudu ve pencereden dışarıya gözlerini dikti. Organik bambudan yapılmış perdelerin aralıklarından içeriye ay ışığı sızıyordu.Bir akşam daha bitmişti işte. Bir başka talihsiz gün sona ermişti.Sanki şeytanlar tarafından tehdit ediliyordu ve ortalıkta şafak sökene kadar onlarla savaşacak kimse yoktu.
Neden hiçbir zaman bir bağ hissedemiyordu? Şu sonuncusu örneğin; oldukça etkileyici, zeki ve uysal bir adamdı. Nihayet birbirlerine dokunduklarında cinsel bir titreşim oluşacağını, ya da en azından bir çekim hissedeceğini düşünmüştü.Oysa hiçbir şey hissetmemişti. Sıfır.Belden aşağısı hissizleşmiş, yalnızca boşluk duygusundan dolayı hayal meyal bir ağrı ve daha fazlasına dönük bir özelemle dolmuştu.
Umutsuzluk azgın bir dalga gibi üzerine vurdu. O tanıdık panik hissi midesini tırmalamaya başladı ama karşı koyup kendini kurtarmayı başardı.Canı cehenneme! Kendi sahasında saldırıya uğramayı kabul etmeyecekti. Öfkesine bir can simidi gibi sarılıp, derin derin, uzun uzun nefes aldı.
Aptal nöbetler. Maggie ilaçlardan nefret ediyor ve içmeyi reddediyordu, hayata karşı olumlu olduğu takdirde nöbetler yalnızca kendi çabasıyla son bulacaktı. Muhtemelen erken gelen orta yaş kriziydi bu. Ne de olsa hayatı neredeyse mükemmel gidiyordu.
Çoğı insanın hayalini kurduğu her şeye sahipti. Göz alıcı erkek mankenleri iç çamaşırlarıyla fotoğraflamış, dünyayı gezmişti. Bakım masrafı olmayan son moda apartman dairesine bayılıyordu. Mutfak paslanmaz çelikten yapılmış aletlerle ve parıltılı sermaik fayanslarla süslüydü. Modern espresso ve margarita makineleri eğlenceli, Sex and the City tarzı hayatını yansıtıyordu. Beyaz peluş halılar ve onlarla uyumlu deri mobilyalar çocuğu olmadığını gururla sergiliyordu ve şeffaf tarzını ortaya seriyordu. Canının istediği zaman istediğini zaman istediğini yapmış ve kimsede özür dilememişti.Çekici, mali durumu iyi ara sıra baş gösteren panik atakları saymazsak sağlıklı bir kadındı. Hal böyleyken de, o soru her geçen gün biraz daha artarak rahatsız edici bir inatla beynini kemiriyordu.
Bu o mu?
Ayağa kalktı ve üzerine kırmızı, ipek bir elbise giydi; sonra da ayağına elbiseyle uyumlu, üzerinde şeytan boynuzları olan tüylü terliklerini geçirdi. Yeterince sarhoş olmuştu ve kimse bunu bilemezdi. Belki biraz egzersiz sinirlerini yatıştırabilirdi. Eline bir defter sayfası aldı ve bir erkekte aradığı tüm özelliklerin bir listesini çıkardı.
Küçük bir ateş yaktı.
Mantrayı okudu.
Beyninin içinde deliriyormuş gibi sinsice kahkahalar yankılandı; ama tekiladan bir yudum daha alarak onları yok etti ve kağıdın yanışını izledi.
Ne de olsa artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkür ederim.